Ehli Sünnet müctehid imamları; imanın bir bütün olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İman, amelden bir cüz değildir. İmamı azam Ebu Hanife elvasiyye isimli eserinde “sonra amel imandan, iman da amelden başkadır. Çünkü çoğu zaman müminden amel yapma mükellefiyeti kalkabilir. Amel kalktığı zaman, iman da kalkar denilmesi caiz değildir. Zira hayız halindeki bir kadından; o hal içerisinde iken, namaz kalkar, böyle bir kadın için iman da kendisinden kalkar diyemeyiz. Yahut kendisine imanı da terk etmesi emredilir denilemez. Yine fakire zekat yoktur denilir, fakat fakire iman gerekli değildir denilemez. Eğer iman amelden bir parça olsaydı, amelin düştüğü hallerde imanın da düşmesi gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir. Buyurmaktadır.
Kuranı kerimde: “kim Allaha iman eder ve Salih ameller ve hareketlerde bulunursa Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar” buyrulmaktadır. Burada Allahu Teala(cc) imanın amelden ayırmış ve insana amelden ayrı olarak mümin demiştir. Ayrıca ayeti kerimede “Salih amel işleyen “ cümlesi, iman eden cümlesine atfedilmiştir. Arapça gramerinde, ancak ayrı manada olan şeyler birbirine atfedilir. Binaenaleyh ayette geçen imandan maksat, kalp ile tasdiktir. Bundan başka amelin imana dahil olduğu kabul edildiği takdirde, amelle ilgili hükümlerde olduğu gibi, iman esaslarında da neshin caiz olması gerekirdi. Oysa imanla ilgili konularda böyle bir şeyin söz konusu edilmesi imkansızdır. Bu da gösteriyor ki, iman ile amel ayrı ayrı şeylerdir.[ads2]