Bir fasulyeye benzeyen böbreğin görevi; gerek içerek gerekse yiyerek aldığımız besinlerde ki ihtiyaç fazlası sıvıları ve katıları önce içinde biriktirmek daha sonra da boşaltım sistemi ile dışarı atmaktır. İşte böbrek taşı rahatsızlığı da tam olarak burada başlar.
Vücutta ki sıvıların dışarıya atıldığı idrar yolunda biriken sıvı kristalleri bir süre sonra birleşmeye ve katılaşmaya başlar. Aslında bu kristallerin birleşmesini ve çökmesini engellemek için vücudun kendi kendine salgıladığı bir sıvı varsa da bu bazen işe yaramaz ve böbrekte taş adı verilen sıvı kristallerinin birleşerek oluşturduğu nesneler ortaya çıkar. Bu sıvıların bazı zamanlar işe yaramamasının nedeni ise vücutta ki miktarının kişiye göre değişmesidir. Bir diğer önemli konu ise vücutta ki asitlerdir. Bu asitler vücutta dengeleyici bir görev üstlenir. Bu asitler doğru çalışırsa bu kristalleri birleşmeden parçalar ve idrar yolu ile dışarı atılmasını sağlar. Ancak işlevini yerine getirmemesi durumunda Böbrek taşları kapımızda demektir.[ads1]
Eğer birinin böbreklerinde daha önce de taş varsa bu durum onun için; böbreklerinde daha önceden taş olmayan insanlara oranla daha risklidir. Çünkü asitler kendini yenileyene kadar kristaller de yeniler.
Vücutta ki bu taşlar genel itibari ile röntgen filmleri ile tespit edilmektedir. Bu hastalığın bir çok tedavi yöntemi vardır ancak günümüzde kullanılan en yaygın yöntem taşların kırılması ve vücuttan çeşitli şekiller de dışarıya atılmasıdır.