Vahiy Hakkında Bilmediklerimiz

Vahy” olayı, iki varlık arasındaki gizli ve süratli haberleşmedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Allahla insan arasındaki haberleşmede buharı sarihlerinden kirmanın parmak bastığı şu durum ortaya çıkmaktadır. “ vahy Allah ile insan arasındaki konuşmadan meydana gelir. İki taraf arasında, yani konuşan ve dinleyen ilişkisi olmadıkça karşılıklı bir kelime alışverişi mümkün değildir. Bu nedenle, vahy olayında ya dinleyen konuşanın etkisiyle derin bir kişisel değişikliğe uğrar, ya da konuşan dinleyenin anlayacağı şekilde konuşur. Zil, çıngırak ve arı sesi şeklinde Hz. Peygambere gelen vahy, peygamberin beşeri kişiliğindeki değişmeyle gerçekleşmektedir. Nitekim, bu konudaki rivayetlerde, Hz.Peygamber’de fiziki ağırlıkların meydana geldiği, en soğuk günde bile alnından ter damlarının aktığı ifade olunmaktadır. Meleğin vahy getirmesi ise, yukarından aşağıya iniştir.

Vahyin bir diğer şekli daha vardır. Eğer vahy, “biz ona dağın sağ tarafından ünledik ve yalnız konuşmak için onu kendimize yaklaştırdık” (Meryem: 52) ayetinde ifade olunduğu gibi, Allah’ın nida etmesi, ünlemesi ve vahyi, alanı kendisine yaklaştırmazsı şeklinde değil de, çok yakından fısıldama şeklinde olursa, buna “vesvese” denir. Şu kadar ki, bu türlü vahyi insanlara Allah değil, nefisle insandan ve cinden şeytanlar gönderir.

“işte böyle, biz her peygamber için insan ve cin şeytanlarından düşman tayin ettik; aldatmak için, birbirlerine süslü püslü sözler vahy ederler” (enam: 112)

Bu vahy, müminlerle mücadele etmek, Allahın vahyine karşı koymak için şeytanların birbirlerine ve kendi adamlarına fısıldadıkları küfür sözleri, saptırma ve vesveselerdir.

“muhakkak, şeytanlar sizinle mücadele etsinler diye velilerine vah yederler. Onlara itaat ederseniz, müşriklerden olursunuz” (Enam: 121)

İnsan nefsi de, tıpkı bir şeytan gibi, insana vesvese verir; bu da onun vahyidir:

“biz insanı yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz” (Kaf: 16)

Nefsin ve şeytanların vahyine muhatap olanlar ve bu vahye itaat edenler ise, şeytanlara kul olanlar, yaratılışlarındaki ilahi özü karartanlardır. Nasıl, Allah tan vahy alan insanlar Allahın kulu ise, şeytanlardan vahy alanlar da, şeytana kul olma derecesine düşünlerdir. Şu kadar ki, nasıl Allahın vahyi bu vahyi alanlar için bir kesinlik ifade bu vahyi tebliğ ediyorlarsa, şeytanların vahyini alanlar için de bu vahy kesin bir bilgi halini almakta ve onlar bu bilgi üzerinde sapkınlığa düşmektedirler.

Allah, şeytanların vahyinden korunmayı ve kendisine sığınılmasını emretmektedir.

“De; sığınırım insanların rabbine, insanların melikine, insanların ilahına, hannasın vesvesesinin şerrinden, o insanların göğüslerine vesvese verir, cinlerden ve insanlardan” (Nas: 1-6)

Bir yanıt yazın